Sağlıkla Zayıflama, Yiyerek Zayıflama, Diyet Çeşitleri, Sağlıklı Yaşam Linkleri, Diyet Programları, Egzersiz Programları ve Beslenme Hakkında Bilgiler ve Linkler

28 Ocak 2011 Cuma

Yüksek Kolesterol ve Doğru Beslenme

Yüksek kolesterol düzeyini düşürmek için beslenme alışkanlıklarında yapılacak değişiklikler yeterli olabiliyor.Buna rağmen birçok insan beslenme alışkanlıklarını değiştirmek ve biraz egzersiz yapmak yerine kolesterol düşürücü ilaçları kullanmayı tercih ediyor.

Elbette doktorunuz size bir kolesterol ilacı öneriyorsa düşünmeden kabul etmeniz çok normal. Peki kolesterol düşürücü ilaçlarının etken maddelerinden olan Kolesterol düşürücüler hakkında hala ciddi tartışmalar olduğunu bilseniz bunu kabul eder misiniz?

Kolesterol düşürücüler ve yan etkileri hakkında ciddi bir tartışma söz konusu. Ülkemizde bu konuda makalelerini okuyabileceğiniz önemli isimlerden birkaçı Prof.Dr.Ahmet Aydın,  Uzman Biyolog Mevlüt Durmuş.

Kolesterol düşürücü ilaçların en yaygın yan etkileri ise  diare, hafıza ve kavrama sorunları, zihinsel işleme sorunları(örneğin ekmek sepetini istemek için yerine fili uzatır mısın demek), kas ağrısı baş ağrısı, deri döküntüsü, dokularda hasar ve nöropati olarak sıralanıyor. Kas ağrısının aslında dokuların zarar görmesi sonucu oluşan ciddi karaciğer hasarının bir işareti olabileceği de söyleniyor.

Bu durumda hala faydaları ve zararları üzerinde fırtınalar kopan kolesterol ilaçlarına mahkum olmadan ve korku içerisinde kullanmak zorunda kalmadan önce beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmek gerekiyor.

Başta da söylediğim gibi, yüksek kolesterolün düşürülmesi ve kolesterolün dengelenmesi için beslenme uzmanlarının ve kolesterol ilacı karşıtı doktorların ve uzmanların üzerinde birleştiği ortak nokta beslenme alışlanlıklarının değiştirilmesi ve egzersiz yapılması. 

13 Adımda kolesterol problemini önlemek
  1. Hain beyazları azaltın! Un ve şeker içeren gıdaların tüketimi azaltılmalı. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da nişastalı gıdalar ve glisemik indeksi yüksek gıdalar. Çünkü vücudumuza girdiğinde şeker gibi etki gösterebiliyorlar. Patates, yer elması, pirinç, balkabağı, kestane, şarküteri(salam, sosis vb), mısır, muz, karpuz gibi besinler çok az ve nadir tüketilmeli.
  2. Margarin(Becel, Sana Light vs gibi adı light yağların tamamı MARGARİNDİR!) mısır, soya, kanola yağların kullanılmamalı. Bu yağların yerine zeytinyağı, terayağı ve fındık yağı tüketilmeli (elbette abartmadan)
  3. Kan D vitamini düzeyi 40-120ng/ml aralığında tutulmalı.
  4. İltihap göstergesi olan CRP 0.3 mg/dl altında tutulmalı.
  5. Günde 2 litreden az su içilmemeli.(idrarın koyu renk olması yeterli su tüketilmediğinin göstergesidir)
  6. Hergün en az 10 dakikadan az olmayacak şekilde egzersiz yapılmalı ve bu egzersiz bizi terletmeli. En az 30dk yürüyüş yapılmalı. Terleme önemli çünkü vücut hareketliliğimizin gerçekten yağların yakılması yönünde yeterli etki gösterebilmesi için biraz efor harcanması gerekiyor.
  7. Hergün Balık yağı ve kefir tüketilmeli.
  8. Her öğünde yeşil yapraklı ve lifli sebzelerden tüketmeli. (özellikle mevsiminde enginar)
  9. Yumurta, balık, soya fasulyesi, babuklu yemiş(ceviz, badem, yer fıstığı, fındık vb), taze narenciye, limon, kivi, çekirdekli üzüm veya çekirdekli kuru üzüm tüketilmeli.                                     
  10. Bitkisel takviye alınacaksa üzüm çekirdeği özü ekstraktları, enginar tabletleri, ananas tabletleri, chlorella tabletleri, omega 3 ve yukarıda da belirttiğimiz balıkyağı tabletleri kullanılmalı.
  11. Zencefil, Biberiye, Kekik, zerdeçal pul biber ve omega 3 bakımından zengin keten tohumu baharat olarak yemeklerde kullanılmalı. (Zerdeçal ve zencefil yemeklerde kullanılamıyorsa 1 tatlı kaşığı bal ile 1 tatlı kaşığı zencefil/zerdeçal karıştırılarak macun şeklinde günde 1 tatlı kaşığı tüketilebilir. Keten tohumu ise öğütülerek salatalara veya yoğurda eklenebilir)
  12. Bitki çayı olarak yeşil çay, kuşburnu, biberiye, zencefil ve kekik tüketilmeli.
  13. Gece yoğurt ve peynir tüketiminden kaçınılmalı.
Kaynaklar




21 Ocak 2011 Cuma

Kış Izdırabı Grip ve Nezle ile Nasıl Savaşırız?

Her yıl kışın gelişiyle birlikte grip ve soğuk algınlığı riski artmaya başlıyor. Birçok grip mikrobu, enfeksiyonhastalığı bizi en zayıf anımızda avlamak için bekliyor. Toplu taşıma araçları, alışveriş merkezleri, sinemalar vb kalabalık ortamlarda bulunmaktan kaçınmak ya da iş yerindeki hasta arkadaşımızı tecrit etmek gibi bir şansımız olmadığını düşünürsek hasta olmamak için vücut direncimizi yüksek tutmak veya hasta olduysak hastalığı olabildiğince hafif geçirmek ve vücut üzerindeki kötü etkilerini azaltmak için yapabileceğimiz birçok şey var.
Hastalıkların tedavileri önleyici tedaviler ve hastalık tedavisi olarak ikiye ayrılıyor. Bu tedavilerden önleyici tedavi hastalığın bizi yakalamasını engellemek için yapılacakları, hastalık tedavisi ise yakalandığımız hastalığın etkilerini azaltmaya ve tedaviye yönelik detayları içeriyor.
Grip ve soğuk algınlığı için önerilebilecek önleyici tedavilerden biri grip aşısı. Elbette grip aşısı bizi bilinen grip virüslerine karşı koruyor ve o yıl ortaya çıkan süpriz virüs yine de bizi hasta edebiliyor.
Grip aşısı ilaçla yapılan bir önleyici tedavi yöntemi. Peki bu tedaviyi güçlendirmek için doğal yollardan bağışıklık sistemimizi güçlendirmeye ne dersiniz? Ya da grip aşısı olmayı unuttunuz, aşı olmak istemiyorsunuz ve bağışıklık sisteminizi güçlendirerek kendinizi korumayı tercih ediyorsunuz?
Bağışıklık sisteminiz güçlendirerek korunma yollarına geçmeden önce, grip aşısı kadar faydalı birkaç önleyici tedaviden bahsetmek gerekiyor. Örneğin "Ellerimizi Yıkamak". Günboyu ofiste, toplu taşımada, alışveriş arabalarında ve daha birçok yerde dokunduğunuz yerlere sizden önce kimin dokunduğunu ve nasıl bir bakteri,mikrop bıraktığını bilmeniz imkansız. Ellerinizi düzenli olarak sabunla yıkamak sizi sadece gripten değil birçok hastalıktan koruyacak anahtar önleyici tedaviniz olabilir. Bir başka önleyici tedavi ise düzenli egzersiz yapmak. Egzersiz, kandaki oksijen miktarınızı artırarak viruslerle savaşacak antikorların, kan hücrelerinin artışını sağlıyor.
Gelelim doğal beslenme ve bitkisel tedavilere. Modern Tıp ve İlaç Endüstrisi günümüzdeki şeklini alana kadar yüzyıllar boyunca şifacılar ve doktorlar bitkisel tedavilerden yararlandılar. Günümüzde de birçok araştırmacı bitkisel tedavileri modern tıp alanında kullanmak için çalışmalar yapıyor. Bağışıklık sistemine faydası olduğu çeşitli araştırmalarla kanıtlanmış birçok bitki var. Bitkisel çayların  veya bitkisel kapsüllerin düzenli tüketilmesi, sağlıklı beslenmeye dikkat edilmesi, sigara tüketiminin bırakılması ve alkol tüketiminin vücuda zarar vermeyecek miktarlarla sınırlandırılması (bizdeki ÖTV ile o miktar bile lüks oldu :) ) gibi detaylara dikkat ederek grip ve soğukalgınlığı riskini azaltabilir veya oldukça hafif seyretmesini sağlayabiliriz.
Grip Ve Soğukalgınlığı ile Savaşmanın Ana Başlıkları
Ellerimizi Yıkamak : Yukarıda da bahsettiğim gibi, çevremizdeki herşey kadar ellerimizde ağır mikrop taşıyıcı!
Grip Aşısı : Yılın yeni virüsüne yakalanmadığınız sürece sizi koruyacaktır.
Düzenli Egzersiz : Hergün 10dk ile başlayın, kalp ritminizi hızlandırarak kanın pompalanışını artırıp, nefes alış hızınızı artırarak kana karışan oksijen miktarını çoğaltmak hastalıklarla savaşan beyaz kan hücrelerinizi artıracak. Evde yapacağınız 10 dk süreyle uygulacağınız basit birkaç hareketle(Örneğin ip atlamak, zıplamak, kondüsyon bisikletinde yüksek ritmle pedal çevirmek vb) sağlığınıza çok önemli bir yatırım yapacaksınız.
Bitkisel Tedavi :
    Ekinezya çayı veya tabletlerinin kullanımının beyaz kan hücrelerinin artışına, interferon and properdin gibi hastalıklarla savaşan immün sistem kimyasallarının artışına ve bağışıklık hücrelerinin aktivitelerinin yükselmesine fayda sağladığı hakkında sonuçları olan araştırmalar var. Bununla birlikte soğukalgınlığı semptomlarının azalıp azalmadığını görmek için yapılan çalışmalarda ekiznezya kullananlar ve plasebo kullananlar arasında herhangi bir farkın oluşmadığını gösteren çalışmaların varlığı, ekinezyanın önleyici olarak kullanımının daha akla yatkın olduğunu gösteriyor. Ekinezya kullanımında dikkat edilmesi gereken nokta ise, papatya ailesine alerjisi olanların ve astım hastalarının ekinezya kullanmaması gerektiği.
    Bioflovonidler de ekinezya gibi immün sistemi güçlendiren bir başka bitkisel kimyasal. Vitamin P ve Citrin olarak da bilinen bioflovonidlerin en çok bilinenleri Rutin, Quercetin ve Epicatechin. Antioksidan özelliği de bulunan bioflavonidler serbest radikallerle savaşarak kanser ve kalp damar hastalıklarının önlenmesi, alerjik semptomların azalması gibi birçok faydayı bünyesinde barındırmaktadır. Piyasada tabletler halinde satılan bioflovonidleri kullanabilir ya da bioflovonidleri turunçgiller, kırmızı şarap, elma, yeşil çay, soğan, yüksek kakao oranlı bitter çikolata tüketerek bağışıklık sisteminizi güçlendirebilirsiniz.
Sağlıklı Beslenme : Bioflovonidler basamağında da görüldüğü üzere dengeli beslenmenin grip ve soğuk algınlığı semptomlarının azaltılmasında büyük etkisi var. Dengeli beslenmenin yanısıra soğuk algınlığı ile savaş için özellikle içeriğinde yararlı bakteriler olan Yoğurt tüketilmeli(yararlı bakterileri gerçekten vücudumuza sokmak için mümkünse kendi yoğurdumuzu yapmalıyız), C vitamini yönünden zengin turunçgiller yenilmeli, koyu yeşil sebzelerin tüketimi artırılmalı, mevsime ait sebzelerin tüketimine öncelik verilmeli, kırmızı meyveler(örneğin nar) tüketimi artırılmalı.
Çinko : Yüzlerce vitamin ve minarel arasında immün sisteme en çok fayda edenlerden birisi de çinko. Çinko aynı bioflovonidler gibi vücudun beyaz kan hücreleri üretimi için gerekli bir mineral. Eğer besin yoluyla yeterli miktarda tüketilmiyorsa doktora danışmak koşuluyla günlük bir multivitamin kullanımıyla yeterli miktarda alınması sağlanabilir. Çinko kullanımıyla ilgili yapılan bir çalışmada, 60 gün boyunca 10mg çinko kullanan bir çocukta daha az kullananlara oranla solunum yolu hastalıklarına yakalanma oranının daha az görüldüğü tespit edilmiş.
Sauna/Buhar Banyosu : Yüksek sıcaklıktaki su buharının solunması, grip ve soğuk algınlığı virüslerinin yaşayabileceğinden daha yüksek bir sıcaklığa maruz kalmaları nedeniyle hem önleyici hem de tedavi edici bir önlem.
Bol Sıvı Tüketmek : Tercihen su ama bitki çayları vb de buna ilave edilebilir. Yeterli sıvı tüketimi sağlıklı yaşamın olmazsa olmazlarından. Grip ve soğuk algınlığı ile savaşta ise, kanı temizlemeye yaradığı kadar, ateş ve terleme nedeniyle kaybettiğimiz suyu geri almak için de oldukça önemli.

Kaynaklar
http://www.webmd.com/cold-and-flu/cold-guide/echinacea-common-cold
http://www.webmd.com/cold-and-flu/cold-guide/11-tips-prevent-cold-flu?page=2
http://www.mothernature.com/Library/Bookshelf/Books/23/81.cfm
http://www.mothernature.com/Library/Bookshelf/Books/23/80.cfm
http://en.wikipedia.org/wiki/Flavonoid

Zencefil Kas Ağrılarını Azaltır Mı?

Keklere, et ve balık yemeklerine tat katan, soğuk algınlığında balgam söktüren, mide gazının azalmasına yardımcı olan, kolesterolü kontrole yardımcı olan, zayıflama diyetlerinde kullanılan zencefilin ağrı kesici özelliği hakkında neler biliyorsunuz?
Colorado Doğal Tıp Doktorları Birliği Üyesi ve Başkanı Doğal Tıp Doktoru Jacob Schor, vücut genelinde oluşan kas ağrıları için zencefil öneriyor ve zencefil için ev yapımı ibuprofen(ağrı kesici-ödem giderici bir ilaç Brufen-advil vb markalarla satılıyor) diyor.
Zencefilin anti-inflamatuar özellikleriyle bilindiğini ve proteinleri parçalayan zingibain adlı bir enzim içerdiğini söyleyen Schor, akut ağrı için konsantre zencefil kapsüllerinden günde 6 adet 500mg’lık doz öneriyor. Elbette konsantre kapsül yerine taze zencefil, zencefil çayı tüketimi de alternatif olarak uygulanabilir.
New York Times sağlık haberlerinde Anahad O’Conner’ın zencefil hakkındaki bir yazısında da, aynı bitkisel aileden olan zerdeçal gibi zencefilin de anti-inflamatuar bileşikler ve gingerol denilen uçucu  yağlar içerdiği ve hayvanlar üzerindeki testlerde analjezik ve sedatif etkiler gösterdiği belirtilmiş.
O’Conner, hayvanlar üzerindeki testleri takiben insanlar üzerinde de zencefilin etkililerini görmek için araştırmalar yapılmaya başlandığını belirttiği yazısında 2010 Eylül ayında The Journal Of Pain adlı akademik dergide yayınlanan araştırmayı okuyucularla paylaşmış. Bu çalışmada 11 günlük araştırma süresince araştırmaya katılan 74 yetişkinden hergün eklem ağrılarına ve enflamasyona neden olacak egzersizler yapmaları istenmiş. İki gruba ayrılan deneklerin bir grubu her gün 2 gr zencefil yerken diğer grup ise placebo kullanmış. Sonuç olarak zencefil tüketen grupta egzersizden 24 saat sonra egzersize bağlı olarak gelişen eklem ağrılarında %25 oranında azalma saptanmış.
Zencefilin yararlarının ve bu konuda yapılan çalışmaların kısaca özetlendiği Maryland Üniversitesi Tıp Merkezinin web sayfasında yer alan bir başka yazıda ise, 261 Osteoartrit hastası üzerinde yapılan araştırmada günde iki defa zencefil extraktı alan deney grubunun plasebo alan gruba oranla daha az ağrı çektiği ve daha az ağrı kesiciye ihtiyaç duyduğu görülmüş. Aynı yazıda zencefilin etkili olduğunu ortaya koyan araştırmalar olduğu kadar, placebodan ya da ibuprofenden daha farklı bir etkisinin olmadığını gösteren bir başka çalışmanın da varlığından söz edilmiş.
Bu bilgilere dayanarak, zencefil bir ağrı kesici kadar net bir etkiye sahip olmasa da ağrının şiddetini azaltarak ağrı kesici ihtiyacını azaltması ve enflamasyonun etkilerini hafifletmesi nedeniyle eklem rahatsızlıklarında kullanılabilecek en masum doğal ilaçlardan birisi olarak denenmeyi hakediyor.
Kaynaklar
http://www.mothernature.com/Library/Bookshelf/Books/23/117.cfm
http://www.nytimes.com/2011/01/18/health/18really.html?_r=1&ref=health
http://www.webmd.com/pain-management/news/20100920/ginger-may-soothe-aching-muscles
http://www.umm.edu/altmed/articles/ginger-000246.htm

11 Ocak 2011 Salı

İngiltere'de Sanal Gastrik Bant Uygulaması

Deutsche Welle Türkçe Servisi'nin verdiği habere göre AB genelindeki obezite oranı %25 iken, İngiltere'de bu oran Avrupa'nın en yüksek oranı olan %25.


İngilizler'in kilo problemi nedeniyle egzersiz, diyet ve vb yöntemler dışında başvurduğu bir başka yöntem de gastrik bant ameliyatları. Bu ameliyatlarla midenin üst kısmının çevresine yerleştirilen bir bantla hastanın daha az yiyerek kilo vermesi hedefleniyor. Operasyonun ortalama maliyeti 8.000 EURO.


DW Türkçe Servisi'nin haberinin en ilginç olan tarafı ise ameliyattan korkan hastalara uygulanan sanal ameliyat sistemi. Habere göre, Sanal gastrik bant uygulamasında, hipnoterapistler, hipnozla, hastanın vücudunda gastrik bant bulunduğuna inanmasını sağlıyorlar. Hipnoz için gelen hastaya operasyon geçiriyormuş izlenimi veriliyor ve tüm operasyon ayrıntıları açıklanıyor. Dolayısıyla hastalar bilinçleri kapalıyken midelerinin etrafında bir daraltma aracı yerleştirildiğini kabul ediyorlar. Bunun ardından da otomatikman kilo vermey süreci başlıyor.


Detaylar için : http://www.dw-world.de/dw/article/0,,14760154,00.html