Sağlıkla Zayıflama, Yiyerek Zayıflama, Diyet Çeşitleri, Sağlıklı Yaşam Linkleri, Diyet Programları, Egzersiz Programları ve Beslenme Hakkında Bilgiler ve Linkler

10 Ağustos 2010 Salı

Zayıflama Hapları Gerekli Mi?

Kilo problemiyle savaşan yüzbinlerce insan problemini daha hızlı çözmek ve sonuca ulaşmak için zayıflama haplarına yöneliyor. Sadece Türkiye'de değil Avrupa'da, obezitenin ciddi bir sağlık problemi haline geldiği ABD'de de durumun benzer olduğunu haber sayfalarından takip ediyoruz. Peki zayıflama hapları gerçekten yararlı mı? Nasıl çalışıyorlar ve vücudumuz nasıl tepkiler veriyor?

Öncelikle bilinmesi gereken nokta, bitkisel-doğal ilaç adı altında satın aldığımız zayıflama ilaçları veya besin/vitamin takviyelerinin hiçbirinin doğal ya da bitkisel olmadığıdır. Doğal ya da bitkisel adı altında tablet haline ya da toz haline getirilmiş her üründe kimyasal bir çalışma yapıldığı gerçeğini unutmamalıyız. Bu konuda istediğiniz doktorla konuşabilirsiniz, size aynı şeyi söyleyecektir.

Birçok zayıflama ilacı özellikle yağlı besinler alındığı takdirde başta ishal olmak üzere çeşitli yan etkiler gösterebiliyor. Bu durumda zayıflama ilacı kullanımı sırasında yağlı gıda tüketiminden uzaklaşmak gerekiyor. Diyet programları düşük yağlı bir beslenme planı sunduğuna göre, neden diyet haplarına ihtiyacımız olsun?

Zayıflamak için beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmeden, egzersiz yapmadan, yağlı ve şekerli yiyecekleri ve içecekleri beslenme programımızdan çıkarmadan sadece zayıflama hapı, zayıflama sıvı içecekleri kullanarak zayıflamak mümkünse neden bu konuda tek kelime okumadık? Nerede bu mucize ilaç ve neden hala ABD, Avrupa ve Türkiye obeziteyle savaş için devlet politikaları oluşturmaya çalışıyor? Zayıflama hapları gerçekten faydalı ise neden hergün ülkemizde ve dünyada farklı zayıflama haplarının toplatılması/yasaklanması hakkında haberler okuyoruz?

Unutulmaması gereken şey, kilo kontrolü ve zayıflama sabır ve sadakat gerektiren bir süreçtir. Bedenimizi az ve sık yemeye; zararlı yiyeceklerden uzak durmaya alıştırmak ve bu konuda kararlı davranmak gereklidir. Zayıflama haplarını kullanmayı düşünüyorsanız buna alternatif olabilecek başka yöntemleri incelemeden ve uzman bir doktora danışmadan kullanmaya başlamayın.

Örneğin, tok hissetmek için zayıflama tabletleri kullanmak yerine öğün aralarında kahvenize veya ara öğünde bir küçük kase yoğurda 1 tatlı kaşığı kepek ekleyebilirsiniz. Saf kepek bugün birçok markette diyet ürün veya un reyonlarında rahatlıkla alabileceğiniz paketli bir üründür. Akşam yemeğinde az yağlı hafif bir çorba hazırlayıp çorbanıza yine kepek ekleyebilirsiniz. Kullanım önerileri genelde paketlerde yeralmakla birlikte başlangıçta günlük 30 gr önerilmektedir.

Zencefil, zerdeçal, maydanoz, biberiye sindirimi destekleyen ve metabolizmanın hızlanmasını sağlayan bitkilerdir. Yine öğün aralarında bitki çayları alınarak sindirim sistemi harekete geçirilebilir. Maydanoz suyu/çayı, enginar suyu/çayı, az miktarda sinameki çayı ve veya içeriğinde sinameki olan bir karışım çayı kullanılabilir. Mısır püskülü, kiraz sapı ve rezene yine idrar söktürücü, ödem atıcı özellikleriyle birçok zayıflama hapından daha faydalı ve doğal birer seçenektir.

Bunlar sadece yardımcı olacak birkaç tavsiyeden öteye geçemez. Doğru olan egzersiz yapmadan ve kontrollü bir beslenme programı uygulamadan kilo verilemeyeceğidir. Sağlıklı yaşlanmak sizin elinizde, karar sizin!

5 Ağustos 2010 Perşembe

Yeşil Çay

Yesil Cay by Atay B.

fields

Yesil cay 4000 yili askin suredir Cin’de tuketilmekte. Hakkinda yazilan ilk kitap 1191 yilinda Zen kesisi Myoan Eisai (yada Yeisei)’nin Kissa Yojoki – Cay Kitabi’dir. Eisai Cin’den ulkesi Japonya’ya donerken aklinda ve yaninda cayi getirmistir. Kitabinda cayin vucut ve zihine faydalarina deginir. Kekremsi tadin kalbi guclendirdigini ve vucudu hastaliklardan korudugunu yazar. Yillar sonra kimyasi arastirilan yesil cay Eisai’nin cikarimlarini dogrular.

Cayin dogusu ve yayilmasi ile ilgili hikayeler soyledir:

“Çıkışı ile ilgili bazı efsaneler mevcuttur ancak en çok karşılaştığımız eski imparatorlardan Shen Nung ile ilgilidir. Sanata çok düşkün Shen Nung aynı zamanda bir bilim adamıdır. Ordularının hasta olmaması için suyu sürekli kaynatarak içilmesini emreden imparator, gene bir gün su kaynarken rüzgar ile birlikte içine düşen bir çay yaprağı sayesinde çay içeceği ile tanışır. İmparator çok ilgisini çeken bu kahverengi içeceğin aynı zamanda dinçlik vererek ordusunun dayanıklılığını arttırdığını görür ve bundan sonra yavaş yavaş yayılmaya başlar. “

“Çinli Budist rahip Yeisei çayın meditasyon üzerindeki etkilerini gördükten sonra ilk çay tohumlarını Japonya’ya getirmiştir. Bunun sebebi çayın meditasyon sırasında zihin için gerekli olan hem dinçlik hem de dinginlik halini yaratmasıdır. Çay daha sonra keşişler ve Zen rahipleri tarafından Japonya’ya yayılır. Çin ve Japon kültürünün, birbirinden farklı şekilde çayın hazırlanışı ve sunumu üzerinde çok önemli etkileri olmuştur.”

Yesil cay bu aralar thermogenic yag yakici etkisi ve sakinlestirici L-theanine icerigi yuzunden tekrar el ustunde tutulmaya baslandi. Kulaktan kulaga yayilan zayiflama recetelerinde yesil caydan kutsal iksir gibi bahsedilir. Genelde “ya tutarsa” tarzi sacmaliklar iceren bu recetelerde tutarli, gercek konulardan biri herhalde yesil cay …

Yesil cay nedir?
Basit sekliyle, bildigimiz cayin (Camellia Sinensis) oksidasyon ugramadan, kavrulup hizla kurutulmus seklidir. Icinde bulunan cok onemli bir polyphenol olan EGCG (epigallocatechin gallate) antioksidan deposudur. Siyah cay kadar olmasada kafein icerir. Salinan kafein miktari demleme sicakligi ve suresi ile artis gosterir.

Turkiye’de satilan yesil caylarin cinslerini uzerine yazilmadigi icin bilemiyorum fakat dunya uzerinde binlerce yesil cay cesidi var. Cinliler ve Japonlar caylari yetistirdikleri bolgelere gore ve bolgelerdeki tapinak, dag, tepe isimleriyle adlandiriyorlar. 3ncu yesil cay merkezi ise Sri Lanka (bildigimiz Ceylon)… Ozellikle tavsiye edilen cesitler sunlardir : Matcha, Sencha, Gyokuro, Kabusecha, Bancha, Genmaicha, Hojicha, Kukicha, Konacha

Nasil demlenir?
Turkiye’de yesil cay piyasaya sunus seklinden oturu buyuk cogunlukla posetlerde tuketiliyor. Marketlerde yaprak yesil caylarda mevcut. Poset icin de yaprak cay icin de demleme sekli ayni.. Uzerinde yazan ve genel olarak bilinen seklin aksine yesil cay ilik suyla demlenir. Yapilmasi gereken kaynamis suyu iki kap ile birbiri arasinda aktararak ılıtmak ve bu suya cayi demlemektir. Ugrasamayacak olanlar basitce kaynar su ile oda sicakligindaki suyu yariyariya karistirarak da demleyebilir. Bardaklara ongorulen dozaj 1 poset iken demliklerde bir – iki fiske (bas parmak ile isaret parmagi arasinda tutulabilecek miktarda) yaprak cay yeterlidir.

Cok bilinmeyen bir diger konu ise demlenen yesil cayin tekrar demlenerek icilebilmesidir. Hatta demlenen yesil caydan maksimum faydalanmak, tum antioksidanin salinimini saglamak icin bircok demleme yapmak iyi olur. Yapilan demlemeler sonrasinda eger iyi yapraklar kullanildiysa kalan acilmis ve sismis yapraklar kıyılarak salatalarla tuketilebilir.


Faydalari
- Kanser hucrelerinin gelisimini engeller
- Kalp hastaliklari ve kalp krizi riskini dusurur
- LDL kolestrolu dusurur ve metabolizmayi hizlandirir
- Yag yakimini tetikler
- Dis eti problemlerini cozer ve onler
- Theanine icerigi ile sakinlestirir
- Topikal uygulamalarda cilt lekelerini giderir

Yukaridaki faydalar kismina su da eklenebilir: Yaz aylarinda sicak servisin yanisira soguk olarak hazirlandiginda tek basina susuzluk giderici ve ferahlatici bir etkisi var. Bu ozelligi ozellikle sekersiz icildiginde daha belirgin olarak ortaya cikiyor.

Ben yesil cayi icmeye ogleden sonra basliyorum. Ilik su ile yaptigim demlemelerle bir posetten (malesef posetten) 3 bardak iciyorum. Genel de sade tercih ediyorum. Aksamlari ise yaseminli yaprak yesil cay demliyorum.

Siyah cayin demlik demlik tuketildigi, kulturun bir parcasi oldugu Turkiye’de yesil cay, “cay”dan cok “bitki cayi” olarak goruluyor. Yanlis demlendigi icin olusan acimsi, kekremsi tadi insanlari kendinden kacirsa da icerken ve uzun donemde vaadettigi yararlari ile gercekten sihirli bir icecek.

“Her ilac iyilestirebilecegi hastaligin ilacidir ama cay her seyin ilacidir.” Chen Zang

Bu yazi 24.06.2010 tarihinde Atay B. Logs'da yayinlanmistir.

3 Ağustos 2010 Salı

Gizli Tehlike: Yapay Tatlandırıcılar

Rafine şeker ve şekerli içecekler diyetlerin ve Diyabet hastalığının bir numaralı yasağı olduğu için, şekerden vazgeçemeyenlerin bir numaralı tercihi diyet ürünler oluyor. Şekersiz diyet ürünler "0" şeker sloganı ve yapay tatlandırıcılarla hayatımızın her köşesine girdi. Sakızlar, sodalar, diyet dondurmalar, diyet tatlılar ve daha bir çok diyet ürün aspartamlı içeriğiyle market raflarında ve mutfaklarımızda bulunuyor. 

Peki Aspartam Nedir? Aspartam, kimyasal formülü aspartil-fenilalanin-1-metil ester olan bir tatlandırıcıdır. Kimyasal olarak aspartat ve fenil alanin aminoasitlerinden oluşmuş bir dipeptidin metil esteridir. Çay şekerinden 180 kat daha tatlıdır.(http://tr.wikipedia.org/wiki/Aspartam)

Aspartam ve Diğer Yapay Tatlandırıcılar Diyetimizi ve Sağlığımızı Nasıl Etkiliyor?

Aspartamın insan sağlığına etkileri üzerine tartışmalar sürüyor. Kesin olarak kanıtlanmış bulgulardan biri  Fenilketonüri hastalarının fenilanini metabolize edemedikleri için bu amino asitten fazla almamaları gerektiğidir. Bu hastalar fenilalanin adlı amino asidi sindiremedikleri için kanda ve diğer vücut sıvılarında biriken fenilalanin ve artıkları, beynini harab eder ve ileri derecede zeka özrüne, ve sinir sistemini ilgilendiren daha bir çok belirtilerin ortaya çıkmasına neden olur. Doğumu takiben yapılan taramalarda tespit edilebilen bu hastalık erken teşhis ve fenilanin içermeyen beslenme ile tedavi edilebilmektedir. Aspartam, Fenilketonüri adlı genetik bozuklukla birlikte beyin hasarına yol açabildiği için özellikle Amerika'da Aspartam içeren ürünlerin uyarı etiketiyle birlikte satılması zorunlu. 

Fenilketonüri dışında, aspartam tüketiminin MS hastalığına benzer belirtiler gösteren Metanol zehirlenmesine neden olabildiği ve sistemik lupus adı verilen hastalığın da benzer şekilde tetiklendiği hakkında çeşitli görüşler ve araştırmalar bulunmakta. Bu konuda inceleyebileceğiniz Türkçe makaleler için birkaç link paylaşmak istiyorum.


Daily Mail gazetesinde yer alan bir habere göre, yapay tatlandırıcılar vücuda girdiğinde şekere benzer şekilde davranarak, bağırsaktaki glokoz emilimini gerçekleştiren sensörleri harekete geçiriyorlar. Sonuç olarak da vücut extra şeker işleyerek(aşırı insülin salınımı) kalori alıyor. Bu zaman içerisinde kilo kaybından çok kilo alımına neden oluyor. Araştırmacı Prof.Soraya Shirazi-Beeche, "Eğer birisi kilo vermek istiyorsa, yapay tatlandırıcıların yardımcı olacağını düşünmüyorum. Benim önerim doğal besinler almak ama bunları daha az tüketmek" diyor. (Makalenin tamamını ingilizce olarak  http://www.dailymail.co.uk/health/article-1210838/On-diet-Then-away-sweeteners-help-pile-pounds.html adresinden okuyabilirsiniz.)

19 Temmuz 2010 tarihli New York Times gazetesinde Anahad O'connor'ın haberine göre,  Şekersiz etiketli gıdaların kandaki şeker düzeyine etkisi olmadığına dair genel görüşe rağmen bu tip gıdalar bazen kan şekeri üzerinde etkili olabiliyorlar.

(...)Birçok yapay tatlandırıcı - örneğin, sakarin, aspartam ve sukraloz - şekerin tatlılığını kalorisiz olarak sunar. Karbonhidrat içermezler ve kan şekerine etkileri yoktur. Ama bu tatlandırıcılar bazen "şekersiz" ürünlerde şeker alkolü(polyoller:sorbitol, maltitol ve xylitol) olarak adlandırılan bir başka şeker ikamesiyle birlikte görünür.(...)Polyoller gerçek şekerden daha az kalori sağlamakla birlikte, kan şekerinizi yavaşça yükseltebilir.(makalenin tamamı için http://www.nytimes.com/2010/07/20/health/20real.html?_r=1&scp=3&sq=aspartame&st=cse)
 
Tahmin edeceğiniz üzere kan şekerinin yükselmesi insülin salgılanmasına yol açacağı ve ardından düşen kan şekeri nedeniyle açlık hissedebileceğimiz gerçeğinin yanısıra, kalorisi olmayan bir besin tüketmemize rağmen kan şekerinin oynaması nedeniyle insülin salgılamasını takiben sindirimin depolama için harekete geçmesi sonucu ilave enerji depolamamıza neden olacaktır.

 Sonuç olarak, aspartam, sorbitol, maltitol and xylitol, sakarin gibi tatlandırıcıların tamamen masum olduğunu söylemek mümkün değil. Şekerden vazgeçemediğimiz için yapay tatlandırıcı kullanmaktansa, şekerli ve gazlı içeceklerden uzaklaşmak ve günlük şeker tüketimimizi yavaş yavaş azaltmak kilo verebilmek ve sağlıklı beslenmek için daha mantıklı bir seçenek gibi görünüyor.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Diyet Ve Glisemik İndeks

Kısa sürede hızla kilo verilen diyet programları, beslenme alışkanlıklarını düzene sokma amacından uzaktır. Sağlıklı beslenme alışkanlığı edinilmeden verilen kilolar, diyetin bırakılması ve diyetin bittiği günle birlikte eski alışkanlıklara geri dönülmesi demektir. Bu boşa giden emekler ve sağlık problemlerine açık bırakılmış kapılar anlamına gelir. Sağlıklı bir diyet programının 3 günde 5 kilo verin türü şok diyetleri reddettiğini asla unutmamalıyız. Amacımız haftada maksimum 1-1,5 kilo olmalıdır.

Diyet programlarında en fazla karşılaşılan sorunlardan biri açlık hissinin bastırılamaması nedeniyle diyetin ilk haftadan bırakılmasıdır. Bu sorunun aşılması için kullanılabilecek yöntemlerden biri diyet programında glisemik indekse dikkat edilmesidir.

Kilo vermek için günlük alınan kalori miktarının azaltılması kadar, öğünlerde glisemik indeksi düşük gıdalara ağırlık verilmesi de önemlidir.

Glisemik indeks, kısaca karbonhidratların kandaki glukoz düzeylerine olan etkisini ölçme sistemi olarak tanımlanabilir. Her besin içeriğindeki karbonhidrat yapısının özelliklerine göre kan şekerinin yükselmesini farklı şekilde etkiler. Bu bilgiyi diyetimize uygularsak ne sonuç elde ederiz derseniz cevabı şu olacaktır: glisemik indeksi düşük besinler, açlık hissinin tekrar ortaya çıkma süresini uzatır, daha uzun süre tok hissedersiniz.

Glisemik indeksi yüksek besinler tüketildiğinde kan şekeri hızla yükselir ve pankreas tarafından yükselen kan şekerini normal seviyeye indirmek için insülin salgılanır. İnsülin, hızla yükselen kan şekeri seviyesini düşerecek ve ihtiyacımız olan enerjiyi almış olmamıza rağmen kan şekerinin hızlı değişimi nedeniyle kısa süre içerisinde açlık hissi ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla diyet yapılırken glisemik indekse dikkat edilirse, ilk haftadan doymuyorum, açıkıyorum diye vazgeçmenin önüne geçilebilir.

Glisemik İndeks ve zayıflama üzerine hazırlanmış en ayrıntılı çalışmalardan biri Michel Montignac'ın Yedikçe Zayıfla ve İnce Kal kitabıdır. Bu kitapta glisemik indeks temeline kurulmuş iki aşamalı bir diyet programının yanısıra sağlıklı beslenmenin püf noktaları, kolestrol, şeker, egzersiz, çocukların beslenmesi, yemek tarifleri, vejeteryanlara özel tavsiyeler gibi önemli bölümler yer alıyor.

Kısaca üzerinden geçmek gerekirse, Montignac'a göre özellikle ideal kiloya gelene kadar uygulanması gereken 1.aşamada işlenmiş şeker yani beyaz şeker ve şeker içeren gıdaları yasaklıyor. Bu aşamada tatlı yemek (kuru meyve ve taze meyve dışında) yasak. Bu sayede organizma ihtiyacı olan enerjiyi diğer besinlerden ve depo yağlardan kullanacaktır. 

Montignac diyetinde 1.aşama'da tam ekmek, entegral ekmek, rafine edilmemiş unla yapılmış ekmek önerilirken beyaz ekmek az miktarda ve sadece kahvaltıda serbest bırakılıyor. 

Yasaklara gelince, patates, pişmiş havuç, mısır, pirinç, kafein(insülin salgısını artırması nedeniyle özellikle filtre kahve yasak, espresso ya da kafeinsiz kahve serbest), şekerli ve gazlı hazır içecekler, yağlı süt, alkol, kızartma, muz, kestane, bal, şarküteri(salam, sosis, füme et vb), balkabağı, erişte, şalgam, ketçap, mayonez, nişasta gibi kan şekerini hızla yükselten, gilisemik indeksi ve saf glusid oranları yüksek besinler ideal kiloya gelene kadar yani 1.aşama boyunca yasak.

1.aşama boyunca, yarım yağlı beyaz peynir, yağsız süt, yağsız yoğurt, tam ekmek, baklagiller, fruktozlu reçeller, şekersiz kompostolar, pişmiş meyveli şekersiz tatlılar(fruktozlu), esmer pirinç, makarna ve yukarıdaki yasak listesinin dışında kalan meyveler ve diğer herşey serbest.

Montignac diyetinin özellikle 1.aşamasındaki önerileri düşük kalorili bir diyet yaparken hazırladığımız menülerde kullanabilirsek kan şekerimizdeki ani hareketlenmeleri engelleyebileceğimiz için öğün aralarında ani açlık hissinin oluşmasının önüne geçebiliriz. Örneğin ızgara et yanında alacağımız haşlanmış ya da az yağda sotelenmiş garnitür sebzeleri hazırlarken havuç ve patates yerine kabak, brokoli ve pırasa kullanırsak hem lif açısından zengin hem de glisemik indeksi düşük bir seçim yaptığımız için tekrar acıkmak için aradan geçecek olan süre daha uzun olacaktır. Böylelikle düşük kalorili diyetimize alışmamız ve kilo vermemiz de daha hızlı olabilecektir. Deneyin faydasını göreceksiniz.

Kaynaklar: Yedikçe Zayıfla ve İnce Kal - Michel Montignac, http://tr.wikipedia.org/wiki/Glisemik_indeks

Glisemik İndeks Hakkında Okunabilecek Kitaplar, Web sayfaları ve Online Makaleler

Kitap:
Yedikçe Zayıfla ve İnce Kal - Michel Montignac

Web Sayfaları
http://www.diyetvediyetisyen.com/icerik_diyetisyen.asp?konu=beslenme&id=529
Glisemik İndeks - Beslenme ve Diyet Uzmanı Nil Şahin Gürhan

http://www.genbilim.com/content/view/7234/33/
Glisemik İndeks Nedir? - Dr.Selim Komar


http://www.glycemicindex.com/
Home of Glycemicindex

31 Temmuz 2010 Cumartesi

Sağlıklı Zayıflama Linkleri

http://www.endersarac.com/
http://www.taylankumeli.com/
http://www.osmanmuftuoglu.net/
http://www.hizli-zayiflama.com/
http://www.idealkilom.com/
http://www.beslenmebulteni.com

Taş Devri Diyeti

Taş Devri Diyeti, D&R kitabevinin %25 indirimli kitapları arasında bulduğum, içerik olarak oldukça doyurucu bir kitap. Prof.Dr.Ahmet Aydın tarafından yazılan bu kitapta beslenme hakkında doğru bildiğimiz yanlışlar, bu konudaki referanslar belirtilerek son derece anlaşılır bir dille anlatılıyor.
Kitabı incelerken, kolesterol tedavisinde ilaç kullanımı yerine doğru beslenmenin savunulduğunu ve osteoporoz tedavisinde ilaç tedavisi yerine basit vitamin mineral takviyelerinin önerildiğini gördüm. Kolesterol hakkında yazılanların yakın zamanda okuduğum kardiyolog Prof.Dr.Canan Efendigil Karatay'ın görüşleriyle örtüşmesi de kitabı tereddütsüz almama neden oldu.
Kitapta, yağlar, süt ve süt ürünleri, soya, şişmanlık, kolesterol ve kalp-damar hastalıkları, menapoz, osteoporoz, genleriyle oynanmış tohumlar, pişirme şekilleri, şeker, mısır şurubu ve tatlandırıcılar gibi çeşitli başlıklar altında soru-cevap şeklinde yalın anlatımlar yeralıyor.
Kitabın içeriği hakkında biraz daha bilgi sahibi olmak için Prof.Dr.Ahmet Aydın'ın web sayfasını inceleyebilirsiniz www.beslenmebulteni.com